Ross Bleckner, 1980’lerdeki AIDS krizinin New York’taki önemli figürlerinden biri olarak, sanatında değişim, kayıp ve hafıza temalarını keşfeder ve sıklıkla beden, sağlık ve hastalık üzerine düşüncelerini işler, memento moriye benzer bir şekilde. Sanatı, insan bedeninin kırılganlığını vurgular ve bunu hayat ile felaket arasındaki ince bir engel olarak sembolize eder. Çizgiler ve noktalar gibi soyut formlar ile kuşlar, çiçekler ve beyinler gibi temsili imgeler kullanan Bleckner’ın çok renkli, hacimli daireleri—çoğunlukla mikroskobik kan damlacıkları ya da moleküllerine benzeyen—karanlık arka planlara karşı hipnotik bir etki yaratır. Bleckner, 45 yaşında Guggenheim Müzesi’nde orta kariyer retrospektifi açarak tarih yazmıştır. Eserleri, MoMA, Whitney Müzesi ve Guggenheim gibi büyük müzelerde ve San Francisco Modern Sanat Müzesi, Reina Sofia ve Kunstmuseum Luzern gibi uluslararası kurumlarda yer almaktadır. Sanatı, AIDS salgınından ilham alarak insanın...
Ross Bleckner, 1980’lerdeki AIDS krizinin New York’taki önemli figürlerinden biri olarak, sanatında değişim, kayıp ve hafıza temalarını keşfeder ve sıklıkla beden, sağlık ve hastalık üzerine düşüncelerini işler, memento moriye benzer bir şekilde. Sanatı, insan bedeninin kırılganlığını vurgular ve bunu hayat ile felaket arasındaki ince bir engel olarak sembolize eder. Çizgiler ve noktalar gibi soyut formlar ile kuşlar, çiçekler ve beyinler gibi temsili imgeler kullanan Bleckner’ın çok renkli, hacimli daireleri—çoğunlukla mikroskobik kan damlacıkları ya da moleküllerine benzeyen—karanlık arka planlara karşı hipnotik bir etki yaratır.
Bleckner, 45 yaşında Guggenheim Müzesi’nde orta kariyer retrospektifi açarak tarih yazmıştır. Eserleri, MoMA, Whitney Müzesi ve Guggenheim gibi büyük müzelerde ve San Francisco Modern Sanat Müzesi, Reina Sofia ve Kunstmuseum Luzern gibi uluslararası kurumlarda yer almaktadır. Sanatı, AIDS salgınından ilham alarak insanın savunmasızlığını sıkça işler ve bunun ötesinde aktivizm ve alternatif terapilere de uzanır.
Kariyerine 1975’te başlayan Bleckner’ın büyük ölçekli eserleri, erken dönem soyut çalışmalarından sonraki sembolik eserlerine kadar, kayıp ve dönüşüm gibi evrensel temaları çağrıştırır. Çiçek serisi, AIDS’ten kaybedilenleri anarken, onların anısını yaşatmaya devam eder.